görmek

görmek
-ür -i
1. 看, 观看, 查看: Odayı görebilir miyim? 我能看看房间吗?
2. 看见, 见到, 发现: Çevredeki balıkçılar görmüşler, bizi kurtardılar. 周围的渔民发现了我们, 把我们救了起来。Karşıdan gelenleri gördünüz mü? 您看到了对面过来的人吗?Hipermetroplar uzağı görür, yakını iyi göremez. 老花眼的人远处看得清, 近处看不清。
3. 认为, 觉得, 看待; 感觉到, 意识到: Görüyorum, bu akşam da mazotun yerinde. 我看你今天晚上又喝多了。İşin kötü bir sonuca vardığını gördüm. 我觉得这件事办糟了。Olayı nasıl görüyorsunuz? 对这件事您怎么看?
4. 看望, 探访, 见, 拜访: Biri sizi görmek istiyor. 有个人想见您。Bugün müdürü göreceğim. 今天我要去见经理。Her gün birkaç saat görüyordum kendisini. 我每天都用好几个小时去看他。
5. 有视力, 能看见: Bir gözü az görür. 他有一只眼能看见一点儿。Değnekle yürüyen şu zavallı acaba hiç görmüyor mu? 拄棍行走的那个可怜的人也许什么也看不见吧?
6. 遇见: Beni arayan adamı daha görmedim. 我再也没有看见过找过我的那个人。Dün toplantıda tanıdıklardan kimseyi görmedim. 在昨天的集会上, 我没见到一个熟人。
7. 体́ (球类比赛)盯人
8. 感觉: Körler parmaklarıyla görürler. 盲人能用手指看东西。
9. 过于看重: Gözü evlâdından başka hiç bir görmüyor. 在她的眼里, 除了她的儿子以外什么也看不见。Gözü yalnız parayı görüyor. 他眼里只认钱。
10. 目击, 经历, 看到: Bu ova çok savaş gördü. 这一平原经历了多次战争。Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluşunu gördü. 他看到了中华人民共和国的成立。Kurtuluş Savaşı dönemini gördü. 他经历了解放战争时期。
11. 求助于: Bir kez de doktorunu gör. 你再去看一次大夫吧!
12. 获得, 拥有: yardım \görmek 获得援助 Cebi para gördü. 他的口袋有钱了。En iyi öğretmenlerden ders gördü. 他听了最优秀的老师们讲的课。Aile sevgisini, sıcak yuvayı, cıvıl cıvıl çocuk seslerini ömründe görmemişti. 他一辈子也没有享受过家庭的爱、温馨的家和孩子们叽叽喳喳的说笑声。
13. 受到, 接受: insaniyet \görmek 受人道主义对待 teftiş \görmek 受审查 tedavi \görmek 接受治疗 terbiye \görmek 接受教育, 受到调教; 受训 Bu işten çok zarar gördü. 这笔生意使他损失惨重。
14. 面向, 朝向: Ev güneş görüyor. 这套房子向阳。
15. 游历, 游览: Bütün yurdu gördü. 他游遍了全国。
16. 干, 从事于, 做: yolculuk tedariki \görmek 为旅行而采购 Tarlalarda, zeytinliklerde işleri kadınlarla çocuklar görür. 在田野, 在橄榄园, 妇孺们在干活。Kızcağız burada sabahtan akşama kadar en ağır işleri görmeye başlamış. 女孩在这里从早到晚干着最粗重的活。Yani övünmek gibi olmasın, benim gördüğüm işleri yapacak yok gibidir. 不是说大话, 我所做过的事情似乎还没有人能够做得到。
17. 【狎】给, 照顾, 关照: Kazancın iyi, bizi de gör. 你赢利不错, 也照顾我们点儿!Madem ikramiye kazandın, bizi de gör. 既然你中了彩票, 也匀给我们点儿!
18. 俚́ 行贿: O da kilit noktalarındaki zevatı görmüş, işini uydurmuş. 据说他也去见了关键人物, 打通了关节。
◇ görsün (-maya / -meye) 1) 只要, 要是: Aklına esmeye görsün, yoksa yapmadan duramaz. 他要是一有什么念头, 就非去做不可。Bu kadın sakağa düşmeye görsün, onu tekrar eski hâline getirmek çok güçtür. 这个女人要是堕落了, 很难让她回头。 2) (威胁语)走着瞧: Ben onu bir süsleyeyim de görsün. 走着瞧, 我一定要他当面好看!Gelmeye görsün! 你过来试试!gördüğünden göz kirası istemek 见了就要, 见什么要什么 gördüğüne çengel atmak 见了就要, 见什么要什么 (-in, -i) göreceği (或 göresi) gelmek 思念, 惦念, 想念: Çocukları çok göreceğim geldi. 我非常想念孩子们。Yıllar yılı görmesem gene de göreceğim gelmez. 尽管我已经好长时间没见过他了, 可是我还是不想他。-i görme 很, 太, 多, 非常, 过于: Herifin kibrini görme burnu Kaf Dağında. 这家伙太傲气。Kızı görme, huri meleği. 这姑娘貌若天仙。görmediğe (或 görmemişe) dönmek 1) (病人)完全康复: Ameliyattan sonra çok iyileşti; görmediğe döndü. 手术以后, 他好多了, 已经看不出来了。 2) (痛苦和思念等)烟消云散 görmüş geçirmiş 见过世面的, 见多识广的, 阅历深的; 曾经过过好日子的: Onlar kişizade, görmüş geçirmiş bir ailedir. 他们这一家声名显赫, 经历过很多的风风雨雨。görüp geçirmek 经历, 遇到: Bazıları görüp geçirdikleri fırtınaları, yaptıkları tehlikeli yolculukları bire bin katarak yüksek sesle anlatmayı ihmal etmiyorlardı. 有那么一些人忘不了眉飞色舞地大肆渲染他们经历的暴风骤雨和冒险旅行。-i görüp göz etmek 关照, 爱护, 帮助
◆ Gör. (威胁语)走着瞧: Unutma sen bunu, bir gün kuyruğunu tava sapına çevireyim de gör. 你给我记住了, 咱们走着瞧!总有一天我会收拾你!Gör bak. 你看!Göreceksin. (威胁语)走着瞧: Göreceksin onu elime geçirdiğim zaman anasından doğduğuna pişman edeceğim. 走着瞧, 他要是落到我的手里, 我非整死他不可。Gören gözün hakkı var. 见一面, 分一半。Göreyim seni. 1) (表示希望你取得成功)瞧你的了: Haydi göreyim seni, bu işi yapıver. 好!瞧你的, 这件事你来干吧!Göreyim seni şu işi de becer, beni mahçup etme. 好好干, 把这件事也漂漂亮亮地办了!别让我丢脸! 2) (表示威胁、恐吓)你敢这么做, 叫你吃不了兜着走: Yeğenimi döv de göreyim seni; burnundan getiririm. 不要再欺负我的侄子, 你敢这么做, 叫你吃不了兜着走。Görüp göreceği rahmet bu. 杯水车薪。

Türkçe-Çince Sözlük. 2014.

Игры ⚽ Нужно решить контрольную?

Look at other dictionaries:

  • görmek — i, ür 1) Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. A. Gündüz 2) Anlamak, kavramak, sezmek Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin. R. E. Ünaydın 3) Yanına… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hakir görmek — önemsememek, değer vermemek, küçümsemek, küçük görmek, hor görmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aşağı görmek — küçük görmek, beğenmemek, hor görmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gününü görmek — 1) kötü bir sonla karşılaşmak, cezaya çarptırılmak 2) çocuklarının iyi, mutlu günlerini görmek 3) aybaşı görmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çatal görmek — net görememek, bir şeyi iki görmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • düş görmek — rüya görmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • layık görmek — yakıştırmak, uygun görmek Ben işte oyum, şimdi söylemeye layık görmediğiniz Dikmen Yıldızı... A. Gündüz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mazur görmek — kusura bakmamak, hoş görmek, bağışlamak, affetmek Büyük işler deruhte etmemiş insanların, bu husustaki tereddütlerini mazur görmelidir. Atatürk …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mübah görmek (veya saymak) — hoş görmek, sakıncasız bulmak Kendine mübah gördüğünü bana yasak ederek beni susturmak mı istiyordun? P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pembe görmek — çok iyimser olmak, her şeyi iyimser bir gözle görmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • reva görmek — (bir davranışı birine) bir davranışı, bir olayı bir kimse için uygun görmek İstanbul da işgal kuvvetleri fertlerinin halka reva görmediği cefa ve zulüm kalmamıştır. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”